/5/ MÜZEYYEN'İ YAŞAMAK



Müzeyyen bana geldiğinde
Ben yedinci yaşımdaydım
Ellerimde bilyelerim
Sırtımda yoksul ama helal yeleğim
Her gündüz ve her gecede
Her adım ve her arşında
Soğuk ve çetin kış akşamlarında hatta
Üstelik soba üstünde muradına ermiş
Portakal kabukları kokusunda
Ben hep onu izlerdim

Müzeyyen benden gittiğinde
Ben yetmişinci yaşımdaydım
O günden beri
Gözlerim nemsiz kalmamış
Hep kızdığı çorabın teki
Bir daha hiç koyduğum yerde olmamıştı
Çok sevdiği çilek
Hüznünden sararmış
Mayıs çiçekleri suskunluğa dadanmıştı
Ama bilirdim, şu sonsuz göğün üzerinden
O hep beni izlerdi

Müzeyyen beni sevdiğinde
Ben yirmi birinci yaşımdaydım
Göğsümde gençlik hevesiyle
Göğsündeki kekik kokusuyla oynaşırdım
Müzeyyen toprağını seven bir çiçekti
Hala sorarım, nasıl oldu da
Toprağıma gelmeyi kabul etti?
Ama ikimiz de iyi bilirdik ki
Her söz ve her satırda
Her şiir ve her şarkıda
Her kafiye ve her redifte
Şu doğurgan toprak ve şu masmavi gök
Şu eşsiz güneş ve şu yalnız ay
Şu Müzeyyen'i öpmek günah diyen Tanrı
Şahit ki
Ben de Müzeyyen'i severdim.

✏️   Oğuzhan Galip Öztürk