Ölmek bir Müzeyyen kalıntısıdır
Gönüldeki keder hep mi tartısından sorulur
Elzem yokuşlar ölümlere yetmez mi
İnsan hep mi ciğerlerinden vurulur
Kaçamak bakışlar köşebaşlarında tutulur
Aşıklar döküntüsü Müzeyyen'den sorulur
Yitimlerin ömrü yıllarca sürmez mi
Müzeyyen hep mi üç güne unutur
Ölmek bir Müzeyyen kalıntısıdır
Kederli bir yürek gözde mi sergilenmeli
Suskun devinimler anlaşılmaya yetmez mi
Eylemler mi sergilenmeli gerçeğin çıplaklığında
Çemberin dışı Müzeyyensizlik mertebesidir
Bir nefes hülyasıyla çemberin içinde mi kalmalı
Müzeyyen, yaşamanın tabi-i dayatması mıdır
Sen bir sanrısın Müzeyyen,
Yoktun, varsın, vardın ve yok oluyorsun
Silikleşen bir rüya belirsizliğinde sana dairler
Ve günler ve geceler ve yıllar vesaireler
Peşinde koşan, koştukça yorulan
Umutsuzluğun ile ölen, yitik şairler
Aşk ilkel bir anlaşmadan ibarettir ve güzeldir
Sen bir sanrısın, Müzeyyen
Ve yıldırımlar felaketini hep büyük ağaçlara saklar
Ve dünya acımasız bir cehennemden ibaret
Düşler kurulamaz çelimsiz bir mayhoşlukta
Ve gözardı edilmiş bir tanrının boyunduruğu altında
Eylemler, söylemler, davranışlar ve yöntemler
Ve ezilmişlik bir çift sözün altında; büsbütün keder
Öldürmek bir Müzeyyen kaidesidir
Ve diriltmek yeniden, ve öldürmek, ve diriltmek
Unutma sevgilim,
Aşıklar sadece aşktan sorumludur
✏️ : Oğuzhan Galip Öztürk